Ah çocukluk zamanlarım.... Uykuya hasret gözlerim bu sefer yine çocukluğuma çevrildi... Daha hayatının başlarında ölümü düşünen ve korkularıyla yüzleşen küçük halim ve geçmişten anılar...

Merhaba…
Bugün biraz eskilere gideceğiz.
Hani ilk kez kalbin hızla çarptığı, uykularının kaçtığı,
o garip ama tatlı heyecanla her şeyin farklı göründüğü günlere.
Evet, ilk aşktan bahsediyorum.

Belki sizinki okul bahçesinde başladı,
belki bir yaz tatilinde,
belki de hiç söyleyemediğiniz bir duygunun içinde kaldı.
İlk aşk, kim olursak olalım, bir şekilde hepimizi iz bırakıyor.

Ben de bu bölümde, kendi uykusuz gecelerimden süzülen hatıralarla,
ilk aşkın bizde neleri değiştirdiğini konuşmak istiyorum.

Hazırsanız, başlayalım.

Uykuya hasret gözlerimle açıyorum bu yolculuğu…
Geceyi delen bir melodi,
raf aralarında unutulmuş bir kitap,
eski bir film karesi ya da çocukluktan kalma bir koku…
Hepsi, içimin sessizliğine düşen kırıntılar.

Burada kelimeler bazen şarkıya dönüşecek,
bazen bir resmin sessizliğine,
bazen de uykusuzluğun o tuhaf berraklığına.

Hoş geldin…
Gecenin derinliğinde buluşalım,
belki de aynı hasretle,
aynı uykusuzlukta.