検索キーワード： トルコ

Founded on Christmas Day 1119 in Jerusalem, the Knights Templar was a religious order dedicated to defending the Holy Land and its Christian pilgrims in the decades after the First Crusade. Legendary for their bravery and dedication, the Templars became one of the wealthiest and most powerful bodies of the medieval world—and the chief defenders of Christian society against growing Muslim forces.

К 80-летию Мурада Аджи. памяти писателя, ученого. Под этой обложкой две книги, вышедшие в разное время. Это их пятое издание, дополненное и переработанное. Книги рассказывают о тюркском народе. Красочные описания и легенды повествуют о малоизвестных событиях мировой истории, о жизни и быте древних тюрков, об их достижениях, победах и поражениях. В первой книге речь идет о становлении тюрков как народа, о его расселении по Евразии, о Великом переселении народов. Оно зародилось на древнем Алтае и к IV веку достигло Европы. Первыми узнали о высокой культуре тюрков Индия и Персия.

The most important task of any government remains the defence of its state and its citizens. Traditionally governments have used armed forces to do this. World events and comparative peace in Europe since 1989 have led most European governments to lose their focus on defence. However, recent events have proved that war is now as nasty, violent, destructive and prevalent as it has ever been, and governments need to fundamentally re-think their relationship with armies and soldiers.

Cruce de civilizaciones: Explora la historia de Estambul, una ciudad que ha sido el epicentro de tres grandes imperios: el Romano, el Bizantino y el Otomano, y cómo su legado ha moldeado la cultura y arquitectura de la ciudad a lo largo de los siglos. Santa Sofía a través de los siglos: Descubre la evolución de Santa Sofía desde su construcción en la era bizantina, su transformación bajo los otomanos y su papel en la historia religiosa y cultural de Estambul.

This book tells the stories of the Muslims, Christians, Jews and others who made a courageous stand against the mass slaughter of Ottoman Armenians in 1915, the first modern genocide. Foreigners and Ottomans alike ran considerable risks to bear witness and rescue victims, sometimes sacrificing their lives. Diplomats, humanitarians, missionaries, lawyers and other visitors to the Empire stood up, including Tolstoy's daughter, Alexandra; Raphael Lemkin, the jurist who first established genocide as an international crime; and the polar explorer Fridtjof Nansen.

In terms of geopolitics, perhaps the most seminal event of the Middle Ages was the successful Ottoman siege of Constantinople in 1453. The city had been an imperial capital as far back as the 4th century, when Constantine the Great shifted the power center of the Roman Empire there, effectively establishing two almost equally powerful halves of antiquity’s greatest empire. Constantinople would continue to serve as the capital of the Byzantine Empire even after the Western half of the Roman Empire collapsed in the late 5th century.

This is the first book to examine how and why the United States refused to acknowledge the Armenian Genocide until the early 2020s. Although the American government expressed sympathy towards the plight of the Armenians in the 1910s and 1920s, historian Julien Zarifian explores how, from the 1960s, a set of geopolitical and institutional factors soon led the United States to adopt a policy of genocide nonrecognition which it would cling to for over fifty years, through Republican and Democratic administrations alike.

Durante más de seis siglos, el imperio fue posiblemente el imperio musulmán más fuerte del mundo, dominando a sus rivales en Europa y Asia durante muchos años. Abarcando tres continentes y controlando tierras en los Balcanes, el Cáucaso, Crimea, Anatolia, Oriente Próximo, Levante, Egipto y el norte de África, el Imperio otomano fue una de las potencias más amenazadoras en el apogeo de su poder en el siglo XVI. Era temido por otros grandes imperios de Europa.

Step into the enigmatic world of "The Ottoman Empire" a compelling exploration of the rise, zenith, and eventual decline of one of the most formidable empires in history. This meticulously researched account takes listeners on a captivating journey through the annals of time, unraveling the intricate tapestry of a civilization that spanned over six centuries.

Crescent Dawn features some of the legendary figures of the era – from Mehmet the Conqueror, and Suleiman the Magnificent on the Ottoman side, to Charles V and Vasco de Gama on the other – and some of the most exotic locales on Earth – from the sumptuous palaces of Constantinople to the bloody battlefields of the Balkans to the awe-inspiring mountains of Ethiopia. This is a colorful history that brings the great battles of the age to life and clearly shows how the western struggle against the Ottomans constituted the first truly world war.

The Second Battle of Krithia has existed largely in the shadows of the bigger Gallipoli story. It is, however, one of the most poignant and tragic tales of World War I. The fascinating story has been brought to light at last by bestselling military historian Mat McLachlan, author of The Cowra Breakout.

This panoramic book shows how the Greek Revolution was a demographic upheaval more consequential than the overthrow of a ruler. Drawing on Ottoman sources together with archival evidence from Greece, Britain, France, Russia, and Switzerland, the book reframes the birth of modern Greece within the imperial history of the global nineteenth century.

Balıkçı'nın kitaplaşmamış yazılarından derlenen bu yapıt, bir yandan yurdumuzun tarih, sanat ve uygarlığını sergilerken, öte yandan Anadolu birikiminin nesnel temellerine ışık tutuyor. Halikarnas Balıkçısı'nın birbirinden ilginç düşünce yazılarını bir araya getiren Merhaba Anadolu'dan tadımlık: “Anadolu'da açılan özel bankaların garip gelenekleri vardı. Bankalar şairlere bankalarıyla ilgili şiirler sipariş ederlerdi. Bu şiirler bankaların kapılarına asılırdı. Bu yolla bankaların sanatçılara da yardımları dokunurdu. Şimdi de bankaların sanatçılara yardımları olmuyor değil…”

Cumhuriyet, Türkiye Üçlemesinin üçüncü kitabıdır (birincisi Diriliş, ikincisi Şu Çılgın Türkler). Objektif bilim insanları Milli Mücadele ile başlayıp Cumhuriyet'le süren bu dönemi Türk Mucizesi diye adlandırıyorlar. Kitapta, Büyük Zafer'den Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadarki olaylar yer alıyor. Bir yanda cumhuriyetçiler var, öte yanda bu daha iyi, daha insanca, daha onurlu düzeni istemeyenler. Ders ve ibret verici, uyarıcı bir dönem.

Atatürk'ü en doğru ve en yalın biçimde herkese anlatabilecek tek kitap: Dersimiz: Atatürk. Tarih, savaşlarda düşmana galip gelen büyük komutanlarla dolu. Tarihte milletlerini daha ileriye götürmek için çalışan birçok önemli önder var. Ama hiçbiri Atatürk gibi anılmıyor, özlenmiyor. Tarih sayfalarında uyuyorlar. Çünkü aralarında Atatürk gibi hem vatanını düşmanlardan temizleyip yeni bir devlet kuran, hem milletini sömürüden, hurafelerden, ortaçağlılıktan kurtarıp çağdaş uygarlığa kavuşturan biri yok.

Elvan Pektaş Deniz’in, Mustafa Kemal’in kaleminden yazılmış mektuplar şeklinde, onun sözlerine sadık kalarak aktardığı bir kitap Yarın Cumhuriyeti İlan Ediyoruz! Her yaştan okuru, İzmir’in kurtuluş heyecanından Cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan sürece tanık olmaya çağırıyoruz.

Bu roman, kendilerini, varlığının her zerresi ile Devleti Ebed Müddet'e adamış Osmanlılar'ın, serhadherdeki hikayesini anlatır. Şahısların hemen hepsi birer adsız kahramandır. İmparatorluğa sadakat ve nefsini pervasızca feda edişlerdeki şaşırtıcı büyüklükler, mübalağa gibi görünebilir. Fakat, Avrupa'daki Türk ihtişam ve gücünü başka türlü izah etmek de mümkün değildir. Osmanlı, "Büyük Dava"sını ancak böylesine sarsılmaz bir iman, zeka ve hareket seli içinde hakim kılabilirdi. Romanın kuruluşu, olayların sıralanışı ustaca ve çarpıcıdır.

Attilâ, Peyami Safa'nın yegâne tarihî romanıdır. Peyami Safa bu romanıyla, Attilâ gibi büyük bir Türk cihangirinin devrine ve kişiliğine ilk defa bir Türk gözüyle bakmış, Batı dünyasının “geçtiği yerde ot bitmez” diye karaladığı bir devlet adamı ve kumandanını Türk gözüyle tasvir etmiştir. Peyami Safa, Attilâ'yı yazarken yabancı kaynaklardan ve özellikle Bizans tarihçilerinin verdiği bilgilerden oldukça istifade etmiştir. Çelik iradeli, demir disiplinli bu Türk hakanının yalnızca bir devlet adamı ve kumandan olarak değil, şahsî ilişkilerde yumuşak huylu.

كان السلطان وحيد الدين محمد السادس آخر السلطين العثمانيين، حكم البلاد بعد وفاة أخيه وانتحار ولي عهده !! وقد استسلمت الدولة بعد توليته بشهور حيث هُزمت في الحرب...

Travailleur acharné, charmeur et bluffeur, Kemal Atatürk (1881-1938) a réalisé une étonnante marche au pouvoir : en 1923, il met fin au sultanat ottoman, proclame la république de Turquie et en devient le premier président. Ayant vaincu l’occupant allié après la Première Guerre mondiale, Atatürk impose à son pays des réformes radicales – occidentalisation, laïcité, droit de vote des femmes. Fondateur de la Turquie moderne et véritable mythe, il reste au centre des aspirations, des contradictions et des déchirements du pays.

Frémeaux & Associés et la Grande Mosquée de Paris s’associent afin de faire connaître l’histoire, la philosophie, les cultures et les savoirs du monde musulman. Edhem Eldem est professeur au département d’histoire de l’université de Bog˘azici à Istanbul, il a aussi enseigné à Berkeley, Harvard, Columbia, à l’EHESS, à l’EPHE, à l’ENS et a été titulaire de la chaire internationale d’histoire turque et ottomane au Collège de France. Dans cette conférence, il retrace l’histoire de l’Empire ottoman depuis son apparition au XIVe siècle à sa chute au lendemain de la Première Guerre mondiale.

An award-winning scholar’s account of an ancient city’s descent into unprecedented communal violence—an event that would mark the end of the old Ottoman order and the beginning of the modern Middle East On July 9, 1860, a violent mob swept through the Christian quarters of Damascus. For...

“Trouble in the Balkans” was a familiar headline in the late nineteenth and early twentieth century, as the European nations living under the rule of the Ottoman Empire simmered with nationalism, unrest, and a covetous yearning for one another’s territory. The Ottoman Empire had seen centuries of dominance, but by the start of the twentieth century, the once-powerful Turks were declining. As reformers within the empire sought routes to power, Ottoman subjects—denied access to the avenues of influence—sensed that the time was ripe for rebelling.

This superb account of the siege emphasises the crucial importance of the siege while at the same time putting it in a far wider context. While seen as a climactic battle between the West and the East, it was also much more nuanced than that – both sides had many other interests and priorities beyond Malta. Suleiman the Magnificent had conquered and subsumed regions from Hungary to the Persian Gulf; Philip II was building an empire in America and Asia.

From the taking of the holy city of Jerusalem in the 7th century AD by Caliph Umar, to the collapse of the Ottoman Empire following the end of World War I, Christian popes, emperors and kings, and Muslim caliphs and sultans were locked in a 1300-year battle for political, military, ideological, economic and religious supremacy. The House of War offers a wide, sweeping narrative, encompassing the broad historical and religious context of this period, while focussing on some of the key, pivotal sieges and battles, and on the protagonists, political and military.

Die Rolle des Osmanischen Reiches in der Weltgeschichte – von einem kleinen türkischen Fürstentum zu einer globalen Supermacht – ist unbestreitbar. Über sechs Jahrhunderte lang war das Reich das wohl stärkste muslimische Imperium der Welt und beherrschte seine Rivalen in Europa und Asien über viele Jahre hinweg.

لذا يحاول هذا الكتاب تسليط الضوء على الفترة الواقعة بين مطلع القرن السادس عشر الميلادي، وقيام الحرب العالميّة الأولى، ويقدم صورةمن المعروف أنّ موضوع الأكراد الأيزيديين لم يولّ الاهتمام المطلوب من قبل الدارسين، كما لم تقدم دراسات حقيقيّة عن أوضاعهم، ولا سيما في بلاد الرافدين بشكل شامل تاريخيّة شاملة للأكراد في العهد العثماني، على قاعدة أن التاريخ المجزأ، لا يفهم ولا يعطي الرؤيّة المناسبة، في إطار عدم الفصل بين الأحداث السياسيّة والعسكريّة والحالة الفكريّة والاجتماعيّة، والمؤثرات الدوليّة والإقليميّة، وانعكاساتها على الواقع الكُردي الأيزيدي كجزء لا يتجزأ من التاريخ الكُردي الحديث في المنطقة.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Bugünün modern dünyası nasıl, ne zaman ve nerede ortaya çıktı? 1789 Büyük Fransız Devrimi ve "Halkların Baharı" denen 1848 devrimlerinden, 1860'larda İtalya ve Almanya'nın birliklerini kurmalarına kadar uzanan bir süreçte, Sanayi Devriminin etkisiyle ya da ona tepki olarak dünyaya gelen liberalizm, romantizm, sosyalizm ve milliyetçilik gibi akımlar Avrupa'nın çehresini değiştirmeye başlar.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı'da etkileyici bir törenin ihtişamı, nasıl ki devlet adamlarının değerli kumaşlardan yapılmış göz alıcı tören giysileri içinde tahtın iki yanına dizilmeleriyle; tüm görevlilerin adeta bir sahne düzenlemesini bütünleyecek şekilde yer almaları gibi kestirme ve elverişli yoldan çözülmüşse, bahçeler yaratılırken de kolay yollar aranmış, bahçelerin düzenlendiği yerlerdeki doğal koşullara uyan tasarımlara gidilmiştir.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı yönetim, Türk ordularının 18’inci yüzyılda uğradıkları hezimetleri sadece askerlik fen ve sanatındaki geriliğe bağlamışlar, Avrupa’nın silâh, ve savaş gereçlerine, gemi mühendisliğine ve gemiciliğe, yeni istihkâm yöntemlerine, topçuluk ve askeri taktiklere, teknolojiye yönelik alıntı ve temaslar tek tek kültür ögelerinin alınmasıyla sınırlı kalmıştır. Batıdan teknik alıntılar yapılmasında dinen de sakınca görülmemiştir.