検索キーワード： トルコ

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı Devleti tarihi 14'üncü yüzyıldan beri dünya tarihini yakından ilgilendiren konulardan biridir. Nicolae Lorga (Jorga), Johann Wilhelm Zinkeisen, Joseph von Hammer gibi Batılı Osmanlı tarihçilerinin yanı sıra, Türkiye’de genel Osmanlı tarihi üzerinde son zamanlarda İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Enver Ziya Karal'ın eserleri kayda değer.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Merkeziyetçi bir yönetime sahip olan Osmanlı Devleti’nde, yerel yönetimler ancak batılılaşma girişimleriyle, yani 1839 Tanzimat’ından sonra gündeme gelmiştir. Türkiye'de, özellikle 1980'lerden sonra yerel yönetimlere özel bir önem verilmesi, belediye sınırları içinde yaşayan nüfusun toplam nüfus içindeki payının artmasıyla yakından ilişkilidir.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Anadolu'da, halk mizahı filozoflarının hiciv anlayışı, nüktelerin altına saklanan derin anlamlarla, Türklerin olaylar karşısındaki tavır alışını, pratik zekâsını, hoşgörüsünü, sorunlar hakkında hüküm verişini adeta bir aynaya yansıtır. Bir tebessüm yaratırken mutlaka alınacak bir ders vardır.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı Devleti koyu merkeziyetçi bir devletti ve bütün işler İstanbul'dan görülürdü. Padişahın atadığı en yetkili kişi, padişahın mührünü taşıyan ve padişaha vekâlet eden veziriazamdı. Osmanlı Devleti’nde toprak padişahın, dolayısıyla Allah’ın malıydı. Fethedilen topraklar sipahi'lere timar olarak verilirdi. Devlet, timarın gelirine göre sipahi'lerden orduya asker göndermelerini ister.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı Devleti tarihi 14'üncü yüzyıldan beri dünya tarihini yakından ilgilendiren konulardan biridir. Nicolae Lorga (Jorga), Johann Wilhelm Zinkeisen, Joseph von Hammer gibi Batılı Osmanlı tarihçilerinin yanı sıra, Türkiye’de genel Osmanlı tarihi üzerinde son zamanlarda İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Enver Ziya Karal'ın eserleri kayda değer.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Osmanlı Devleti tarihi 14'üncü yüzyıldan beri dünya tarihini yakından ilgilendiren konulardan biridir. Nicolae Lorga (Jorga), Johann Wilhelm Zinkeisen, Joseph von Hammer gibi Batılı Osmanlı tarihçilerinin yanı sıra, Türkiye’de genel Osmanlı tarihi üzerinde son zamanlarda İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Enver Ziya Karal'ın eserleri kayda değer.

Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın. Bilim ve düşünce tarihine “Büyük Yüzyıl” adıyla geçen 17’nci yüzyılda Türkler, Avrupa’da vuku bulan gelişmelere yabancı kaldı. Londra'da Royal Society of Arts, Paris’te Académie des Sciences gibi kurumlar bilimsel temas, paylaşım ve tartışma ortamları yaratırken Türkiye, hâlâ matematik, fizik, tabii bilimler ve tıptaki yeni buluşların farkına varmamıştı.

“Trouble in the Balkans” was a familiar headline in the late nineteenth and early twentieth century, as the European nations living under the rule of the Ottoman Empire simmered with nationalism, unrest, and a covetous yearning for one another’s territory. The Ottoman Empire had seen centuries of dominance, but by the start of the twentieth century, the once-powerful Turks were declining. As reformers within the empire sought routes to power, Ottoman subjects—denied access to the avenues of influence—sensed that the time was ripe for rebelling.

This superb account of the siege emphasises the crucial importance of the siege while at the same time putting it in a far wider context. While seen as a climactic battle between the West and the East, it was also much more nuanced than that – both sides had many other interests and priorities beyond Malta. Suleiman the Magnificent had conquered and subsumed regions from Hungary to the Persian Gulf; Philip II was building an empire in America and Asia.

Yarı belgesel öykü niteliğinde olan bu kitaptaki birbirine bağlantılı beş öyküde; Erzurumlu Kara Fatma'nın Edirne müdafaasında başlayan milli mücadelesini, Karadenizli vatanseverleri temsilen Arhavili Ali Çavuş ve silah arkadaşlarının kahramanlıklarını, Atatürk'ün vasiyetini, Adana'nın Kurtuluş Destanı'nı yaratanlardan Esat Bey'in anılarını ve savaş yıllarından başlayıp çağdaş eğitimin temel taşlarını döşeyen Kuvayı Milliye kahramanı Nafi Atuf Bey'in bugünlere bıraktığı izleri bulabilirsiniz.

السلطان وحيد الدين محمد السادس آخر سلاطين الدولة العثمانية حكم البلاد بعد وفاة أخيه وانتحار ولي عهده!! واستسلمت الدولة بعد أشهر من توليه الحكم، فقد هُزمت في الحرب واحتل أعداؤها معظم أجزائها باستثناء بعض المناطق.

Travailleur acharné, charmeur et bluffeur, Kemal Atatürk (1881-1938) a réalisé une étonnante marche au pouvoir : en 1923, il met fin au sultanat ottoman, proclame la république de Turquie et en devient le premier président. Ayant vaincu l’occupant allié après la Première Guerre mondiale, Atatürk impose à son pays des réformes radicales – occidentalisation, laïcité, droit de vote des femmes. Fondateur de la Turquie moderne et véritable mythe, il reste au centre des aspirations, des contradictions et des déchirements du pays.

لذا يحاول هذا الكتاب تسليط الضوء على الفترة الواقعة بين مطلع القرن السادس عشر الميلادي، وقيام الحرب العالميّة الأولى، ويقدم صورةمن المعروف أنّ موضوع الأكراد الأيزيديين لم يولّ الاهتمام المطلوب من قبل الدارسين، كما لم تقدم دراسات حقيقيّة عن أوضاعهم، ولا سيما في بلاد الرافدين بشكل شامل تاريخيّة شاملة للأكراد في العهد العثماني، على قاعدة أن التاريخ المجزأ، لا يفهم ولا يعطي الرؤيّة المناسبة، في إطار عدم الفصل بين الأحداث السياسيّة والعسكريّة والحالة الفكريّة والاجتماعيّة، والمؤثرات الدوليّة والإقليميّة، وانعكاساتها على الواقع الكُردي الأيزيدي كجزء لا يتجزأ من التاريخ الكُردي الحديث في المنطقة.

Among those who were responsible for the projection of Ottoman power, few deserve as much credit as the Sipahi. Civilizations across the steppes and the Middle East relied heavily on cavalry, and the Sipahi were elite cavalry units during medieval times for a couple of powers. That said, they were a massive contributor to the success of Ottoman warfare, and during good times for the empire, the Sipahi were rewarded, to the extent that they became their own social class, much like the Janissaries.

In the wake of taking Constantinople, the Ottoman Empire would spend the next few centuries expanding its size, power, and influence, bumping up against Eastern Europe and becoming one of the world’s most important geopolitical players. It was a rise that would not truly start to wane until the 19th century.

Vom demokratischen Aufbruch zur Autokratie – über einen beunruhigenden Wandel. Seit seiner Machtübernahme 2002 hat Recep Tayyip Erdoğan einen radikalen Wandel in der Türkei eingeleitet. Das Land, das einst eine Säule des westlichen Bündnisses war, betreibt eine militaristische Außenpolitik, die sich von Bergkarabach bis Libyen in regionale Krisenherde einmischt. Sein früheres demokratisches Streben, u. a. um eine EU-Mitgliedschaft, ist einer gefährlichen Ein-Mann-Herrschaft gewichen.

Spanning three continents and controlling lands in the Balkans, the Caucasus, Crimea, Anatolia, the Middle East, the Levant, Egypt, and North Africa, the Ottoman Empire was one of the most menacing powers at the height of its power in the 16th century. It was feared by other great empires of Europe. But how exactly did the Ottomans achieve this great power, and how did they lose it by the early 20th century?

Caught between two seas and two continents, Istanbul lies at the centre of the most pressing challenges of our time. With environmental decay, rapacious development and tightening authoritarianism straining its social fabric to breaking point, it represents the precipitous moment civilizations around the world are currently facing. In and around its crumbling Byzantine-era fortifications, Alexander Christie-Miller meets people who are experiencing the looming crisis and fighting back, sometimes triumphing despite the odds.

This audiobook will give you a quick look into the culture, economy, geography, and history of Armenia. You'll learn about the country’s most influential rulers and important occupations, from Iran, Ottoman Empire, and the Byzantine Empire. You'll get an understanding of the country’s history from ancient times to the present day.

With this audiobook, you will embark on a captivating journey through the history of the Byzantine Empire. Immerse yourself in a tale of grandeur, intrigue, and adventure as you discover the secrets of this ancient civilization.

Atatürk, 1918 yılında tedavi olmak üzere şimdiki adı Karlovy Vary yani 'Kralın Banyosu' olan, o zamanki adıyla Karlsbad'a uzun bir tren yolculuğu sonunda ulaşmıştı. Böbreklerinden rahatsızdı ve Karlsbad'da 30 Haziran'dan 27 Temmuz'a kadar kaldı. 27 Temmuz'da trenle Viyana'ya geçti. Karlsbad'da günlük tuttu ve bu günlükleri Afet İnan, 1931 yılında, tarih çalışmaları sırasında Atatürk'ün Çankaya'daki kütüphanesinde buldu.

Die Türkei wird zu ihrem hundertsten Geburtstag im Oktober 2023 Atatürk, den "Vater der Türken", feiern und zugleich–offiziell zumindest–Präsident Erdogan applaudieren, der eine Neue Türkei geschaffen hat. Günter Seufert und Christopher Kubaseck beschreiben eindrucksvoll, wie Erdogan das Land umpolt zu einem autoritären Staat, der sich nach innen zunehmend islamisch gibt, nach außen seine Einflusszonen vergrößert und keinen Konflikt scheut.

Istanbul, 1537. The greatest of the Ottoman Sultans is at his personal apogee and the pinnacle of world power. With both Christianity and Islam riven by schism, he is mighty enough to maul different enemies in different hemispheres at the same time. But a terrible crisis is building that will rip Suleyman’s family apart as his beloved wife Hurrem wages pitiless war against his first-born son, Mustafa, and the boy’s mother Mahidevran.

From the taking of the holy city of Jerusalem in the 7th century AD by Caliph Umar, to the collapse of the Ottoman Empire following the end of World War I, Christian popes, emperors and kings, and Muslim caliphs and sultans were locked in a 1300-year battle for political, military, ideological, economic and religious supremacy. The House of War offers a wide, sweeping narrative, encompassing the broad historical and religious context of this period, while focussing on some of the key, pivotal sieges and battles, and on the protagonists, political and military.

Frémeaux & Associés et la Grande Mosquée de Paris s’associent afin de faire connaître l’histoire, la philosophie, les cultures et les savoirs du monde musulman. Edhem Eldem est professeur au département d’histoire de l’université de Bog˘azici à Istanbul, il a aussi enseigné à Berkeley, Harvard, Columbia, à l’EHESS, à l’EPHE, à l’ENS et a été titulaire de la chaire internationale d’histoire turque et ottomane au Collège de France. Dans cette conférence, il retrace l’histoire de l’Empire ottoman depuis son apparition au XIVe siècle à sa chute au lendemain de la Première Guerre mondiale.

This book tells the stories of the Muslims, Christians, Jews and others who made a courageous stand against the mass slaughter of Ottoman Armenians in 1915, the first modern genocide. Foreigners and Ottomans alike ran considerable risks to bear witness and rescue victims, sometimes sacrificing their lives. Diplomats, humanitarians, missionaries, lawyers and other visitors to the Empire stood up, including Tolstoy's daughter, Alexandra; Raphael Lemkin, the jurist who first established genocide as an international crime; and the polar explorer Fridtjof Nansen.

The Endless Country takes a journey through Turkey’s past – the nation the author’s father left decades ago and he returns to as a young man. It is not about Erdogan or Atatürk, the two towering Presidents who have book-ended that history, and at times have appeared impossible to escape. Instead Sami Kent’s book goes deep beyond them, revealing a history as rich, layered and absurd as his family’s favourite dessert, künefe: a shredded wheat pastry with a core of melted cheese, a topping of pistachios, and a drowning of syrup.

This remarkable book recreates one of the watershed moments in the history of the Middle East: the ferocious outbreaks of disorder across the Levant in 1860 which resulted in the massacre of thousands of Christians in Damascus. Eugene Rogan brilliantly recreates the lost world of the Middle East under Ottoman rule. This is both an essential book for understanding the emergence of the modern Middle East from the destruction of the old Ottoman world, and a uniquely gripping story.

In terms of geopolitics, perhaps the most seminal event of the Middle Ages was the successful Ottoman siege of Constantinople in 1453. The city had been an imperial capital as far back as the 4th century, when Constantine the Great shifted the power center of the Roman Empire there, effectively establishing two almost equally powerful halves of antiquity’s greatest empire. Constantinople would continue to serve as the capital of the Byzantine Empire even after the Western half of the Roman Empire collapsed in the late 5th century.

Die Rolle des Osmanischen Reiches in der Weltgeschichte – von einem kleinen türkischen Fürstentum zu einer globalen Supermacht – ist unbestreitbar. Über sechs Jahrhunderte lang war das Reich das wohl stärkste muslimische Imperium der Welt und beherrschte seine Rivalen in Europa und Asien über viele Jahre hinweg.