Bazen bir koku, bir evin değiştiğini söyler…
Ama aslında değişen bizizdir.

Bu bölüm, anneliğe geçişin görünmeyen eşiklerini anlatıyor.Bedenin bir bedene, ruhun başka bir ruha yuva oluşunu.Evlerin kokusu değişir çünkü biz içten içe dönüşürüz. Bu dönüşüm bazen bir vanilya kokusuyla, bazen bir gözyaşıyla fark edilir.

Yeni doğan bir bebekle birlikte yalnızca gündelik yaşam değil, zaman, hafıza, anlam ve benlik duygusu da yeniden şekillenir.Lohusalık… yalnızca fiziksel bir süreç değil; metafizik bir sarsıntıdır.

Bu bölümde, modern zamanların planlı anne anlatılarının ötesine geçiyor, kadim bir içsel deneyime doğru yürüyoruz.Belki de ilk defa, kendimize ve kainata aynı anda tanıklık ediyoruz.

Vanilyalı bisküvi kokan bir evde…Bir annenin yeni dünyası başlıyor.

İçimizde büyüttüğümüz çocuklara sunacağımız ormanlarımız kaldı mı? Yoksa onları da AVM otoparklarına mı mahkum ettik? Bu bölümde, annelik serüveninin başındaki birinin gözünden modern dünyanın getirdiği sıkışmışlığa, doğadan kopuşumuza ve çocuklarımızın ruhunu nasıl koruyabileceğimize bakıyoruz. Max Porter'ın "Lanny"si bize ne hatırlatıyor? Kaybolan bir çocuğun hikayesi üzerinden kendi kayıp özümüzü, Kelt bilgeliğini ve "Gerçekçilik istemiyorum, sihir istiyorum!" diyen iç sesimizi dinliyoruz. Gelin, şehirlerin etiket nehirlerinde sürüklenirken kendi kovuğumuzu nasıl yaratabileceğimizi konuşalım.

Pazar günlerinin hissini her zaman başka bir şekilde yaşamaya başladım. Acelecilik ve birleşme kelimelerini çağrıştırır bana. Aynı zamanda korku. Mesela çocukken en sevdiğim yerin okul olduğunu bile bile ilk ders Matematik ise bunun stresini geceden yaşardım. Ya başarısız olursam? Pazar günleri, ailecek sonraki haftaya hazırlıktı hepimiz için. Yeni umut, yeni başlangıçların son akşamında içimde akışkan his belirirdi. Yaşamda olduğumu kendime hatırlattığım nadir anlardan biriydi. Buradasın ve bugün bir daha asla geri gelmeyecek. Nasıl yani ? Nefret mi ediyorum şimdi?

👨‍👧‍👦 Babalar artık sadece ailelerinin ekonomik destekçisi değil, aynı zamanda çocuklarının en büyük kahramanları! Bu bölümde, İskandinav ülkelerinden çıkan bir kavram olan “latte babaları”nı ele alıyorum. Geleneksel babalık rollerinden sıyrılan bu modern babalar kimler? Çocuklarıyla vakit geçiren, bebek arabasını iterek kafede latte içen bu babalar sadece bir yaşam tarzını mı temsil ediyor, yoksa toplumsal eşitlik ve aile içi dengenin yeni bir simgesi mi?

🌍 İsveç’in eşitlikçi ebeveyn izni politikalarından Türkiye’deki babalık anlayışına kadar geniş bir perspektifle ele aldığım bu bölümde, babalık rollerinin nasıl dönüştüğünü tartışıyorum.

💬 Soru: Sizce modern babalık sadece bir trend mi, yoksa geleceğin aile yapısı bu mu olacak?

🎧 Beni dinleyin, bu keyifli ve ilham dolu sohbete siz de katılın! Herkese açık bir kahve molasında, bir “latte baba” gibi düşünmeye ne dersiniz? ☕

👉 Yeni bölümü şimdi dinleyin ve görüşlerinizi benimle paylaşın!

Yeni sezonun ilk bölümünde İnanç konusunda kafama takılanları kurcalıyorum. Pagan bir tapınağı ziyaretimden sonra bende oluşan inanma duygusunu, tarihle ve edebiyatla yeniden anlatmak istedim. Modern dünyanın kaygılı sularında antik zaman insanlarının aradığı şifayı aramaya koyuldum.

Hepimiz hayatımızın bir döneminde 'Keşke biri bana bunları söyleseydi' dedik. Ben de öyle. Matematik dersinde yaşadığım küçük bir olay, hayatımın seyrini değiştirdi. O günden bugüne, yaşadığım deneyimler, hatalarım ve başarılarım beni bugün olduğum kişi yaptı. Bu podcast'te, sizlerle kendi hikayemi paylaşacak, hayatın zorluklarıyla nasıl başa çıktığımı anlatacağım.

#kişiselgelişim

#kişiselhikayeler

#motivasyon

Sosyal medyanın parıltılı dünyası, mükemmellik takıntısıyla örülü bir labirent mi? Yoksa derinlerde yatan bir yalnızlık duygusunu mu gidermeye çalışıyoruz? Bu podcast'te, influencer olmanın büyülü dünyasının ardındaki gerçekliği keşfedeceğiz. Mükemmel görünen hayatların, karanlık yüzlerini ve sosyal medyanın zihnimize oynadığı oyunları birlikte inceleyeceğiz. Eğer sen de sosyal medyanın etkisi altında hissediyorsan, bu podcast tam sana göre!